
Tolstoy, 1885’te yayımladığı İnsan Ne ile Yaşar? adlı eserinde insanlığın en kadim sorularından birini sormuştu: “İnsan ne ile yaşar?” ve bu soruya öykülerinde şöyle yanıt vermişti: “İnsan sevgiyle yaşar.”
Aradan oldukça uzun zaman geçti; dünya ve insan değişti. Ancak bilim, Tolstoy’un sezgisel olarak dile getirdiği o hakikati bugün kanıtlıyor: İnsanı yaşatan, anlamlı ilişkiler ve sevgi bağlarıdır. Bugün teknoloji sayesinde her an “bağlantıdayız”. Ekranlarımız dolu, bildirimler hiç susmuyor. Ancak paradoksal biçimde, hiçbir çağda bu kadar yalnız hissetmemiştik.
Tam da bu noktada, 1938’den bu yana süren dünyanın en uzun soluklu bilimsel araştırması bize güçlü bir gerçeği hatırlatıyor: İyi bir hayatın sırrı para, şöhret ya da başarıda değil; insan ilişkilerinde.
⸻
Harvard’ın 87 Yıllık Hikâyesi
Harvard Üniversitesi’nin yürüttüğü Yetişkin Gelişimi Çalışması, tam 87 yıldır devam ediyor. Başlangıçta yalnızca Harvard öğrencileriyle sınırlı olan bu araştırma, zamanla Boston’ın yoksul mahallelerinden gençleri de kapsayacak şekilde genişletildi. Bugün, o ilk katılımcıların çocukları ve torunları da çalışmanın bir parçası.
Araştırmanın mevcut direktörü Dr. Robert Waldinger, yıllar boyunca biriken verileri tek bir cümlede özetliyor: “Hayatı iyi yapan şey kariyer değil, servet değil, çok çalışmak değil. Elde edilen en net veri şu: İyi ilişkiler insanı daha sağlıklı ve mutlu kılıyor.”
⸻
Bilim Ne Diyor?
Veriler oldukça açık. Bugün Dr. Robert Waldinger’in önderliğinde yürütülen Harvard araştırması, iyi bir yaşamın sırrına dair güçlü bulgular ortaya koyuyor.
Sosyal ilişkiler insan için yaşamsal öneme sahip; yalnızlık ise sağlığı ciddi biçimde tehdit ediyor. Üstelik önemli olan ilişkilerin sayısı değil, niteliği. Güven veren, destekleyici bağlar yaşlılığın getirdiği bedensel ve zihinsel yıpranmayı yavaşlatıyor. Bilim insanları, sosyal ilişkilerin sağlıklı bir yaşam için beslenme ve egzersiz kadar önemli olduğunu vurguluyor.
Waldinger’in sözleriyle: “İyi ilişkiler bizi daha mutlu kılıyor, hem bedenimizi hem beynimizi koruyor.” Nörobilim araştırmaları ise yalnızlığın beynin acı merkezinde fiziksel ağrıya benzer biçimde algılandığını gösteriyor. Yani bağ kurmak yalnızca duygusal bir gereksinim değil; biyolojik bir zorunluluk.
Harvard verilerine göre, 50 yaşında en tatminkâr ilişkilere sahip olan kişiler 80’lerinde hem daha sağlıklı hem de daha mutlu bir yaşam sürüyor. Dahası, sevgi dolu bir ilişkide “diğerine güvenebilmek”, beynin hafıza merkezini bile koruyor. Kısacası: İyi ilişkiler yalnızca kalbimizi değil, beynimizi de koruyor.
⸻
Modern Çağın Paradoksu
Yine de dürüst olalım: Bugünün dünyasında sürdürülebilir ilişkiler kurmak hiç de kolay değil. Kırılgan olmayı zayıflık sanıyor, dürüstlüğü riskli buluyoruz. Sınır koymayı uzaklaşmakla karıştırıyor, aşırı bağımsızlığı özgürlükle eş tutuyoruz. Kapitalizmin bize öğrettiği gibi, bir şey kırıldığında onarmak yerine yenisini alıyoruz ve ilişkilerde de sorun yaşadığımızda, tamir etmek yerine yenisini arıyoruz.
Zygmunt Bauman, bu çağın ruhunu “akışkan modernite” kavramıyla özetlerken tam da bunu anlatıyordu: “Modern dünyada hiçbir şey uzun süre sabit kalmaz; ilişkiler dahil. Bağ kurmak isteriz ama bağlanmaktan korkarız. Çünkü kalıcılık, değişimin hızına ayak uyduramıyor.”
Bauman’ın bu tespiti, bugünün insanına ayna tutuyor. Bağ kurmak istiyoruz ama bağlanmanın getirdiği sorumluluktan kaçıyoruz. Yakınlık arzuluyoruz ama kırılmaktan korkuyoruz. Bu çelişki, modern insanın yalnızlığını yaratıyor.
Oysa biraz sabır, biraz özen ve tutarlı bir çaba gösterildiğinde; anlamlı ilişkiler teknolojiye, ideolojiye, hatta modern hayatın hızına rağmen de yeşerip sürdürülebiliyor. Psikoterapist Peter Levine’in sözleri bunu güzel özetliyor: “İlişkilerde incinir, ilişkilerde iyileşiriz.”
⸻
Zygmunt Bauman’ın söylediği gibi, modern dünyada hiçbir şey uzun süre sabit kalmıyor; Çevremiz, alışkanlıklarımız ve dünyayı değerlendirme biçimimiz sürekli değişiyor. Bu akışın içinde kalıcılığa duyulan özlem, modern dünya insanının yalnızlığına dönüşüyor. Yine de, bütün bu değişkenliğin ortasında insanı hayata bağlayan şey hâlâ aynı: iyi ilişkiler.
Eksilse de, biçim değiştirip zamanla dönüşse de, o bağ hâlâ varlığını sürdürüyor. Çünkü sonunda hep oraya dönüyoruz — birbirimize, anlayışa, yakınlığa. Belki de bugünün dünyasında iyi yaşamak, artık hiçbir şeye tutunamasa da birbirine tutunabilen ilişkilere sahip olabilmekten geçiyor.
Kaynakça
Bauman, Z. (2000). Liquid Modernity. Cambridge: Polity Press.
Cacioppo, J. T., & Patrick, W. (2008). Loneliness: Human Nature and the Need for Social Connection. New York: W. W. Norton & Company.
Levine, P. A. (1997). Waking the Tiger: Healing Trauma. Berkeley: North Atlantic Books.
Tolstoy, L. (1885). What Men Live By. Moscow: The Russian Messenger. (Türkçe: İnsan Ne ile Yaşar?, çeşitli yayınevleri) Waldinger, R. J., &
Schulz, M. S. (2023). The Good Life: Lessons from the World’s Longest Scientific Study of Happiness. New York: Simon & Schuster.
Harvard Study of Adult Development. (1938–devam ediyor). Department of Adult Development, Harvard University.
Erişim adresi: https://www.adultdevelopmentstudy.org/

















Facebook Yorum
Yorum Yazın