
Dün Memleket Partisi Genel Merkezi’nde bir masa kuruldu. Ama bu sadece bir görüşme değil; bir belleğe, bir hesaba ve bir vicdana çağrıydı. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ağırladı. Kim ne derse desin, bu buluşma siyasetin değil, aidiyetin, vefanın ve sorumluluğun konuşulduğu bir gündü.
CHP’liler zaman zaman kendi içinde sert eleştiriler yapar, yollar ayrılır, fikirler çatışır. Ama bilinir ki, büyük çınarın gövdesi sağlamdır. Zamanı geldiğinde herkes yine o gövdenin gölgesine döner. Dün olan tam da buydu.
Muharrem İnce, Cumhuriyet Halk Partisi’nin şüphesiz ki evladıdır. Eleştirileriyle, çıkışlarıyla, hatta ayrılışıyla bile partinin tarihine bir iz bırakmıştır. Ancak dün, o ayrılıktan çok, dönüşün ihtimali konuşuldu. Özgür Özel’in "baba ocağı" vurgusu sıradan bir söz değildi. O söz, sadece İnce’ye değil; küsmüş, uzaklaşmış, dışlanmış hisseden tüm CHP’lilere bir çağrıdır.
Birlikten kuvvet doğar sözünü çok duyduk. Ama o kuvvet sadece seçim kazanmakla değil, birbirini affetmekle, birlikte yürümeyi yeniden öğrenmekle gelir. Özgür Özel bunu gösterdi. Kolay olanı değil, doğru olanı yaptı.
Elbette bu süreç sancısız olmayacaktır. Parti içinde farklı sesler çıkabilir, tereddütler olabilir. Ama şunu unutmamalıyız: Bugün artık seçim hesaplarından öte bir yerdeyiz. Bu ülke demokrasi, laiklik ve sosyal adalet gibi temel değerler için topyekûn bir mücadele veriyor. O yüzden kimsenin dışarıda kalmaya, küs kalmaya hakkı yok.
Muharrem İnce döner mi, dönmez mi? Bu sorunun cevabı birkaç güne netleşir. Ama asıl mesele şudur: CHP’liler olarak kapıyı açık tuttuk mu? Bu büyük bir soru işaretidir. Cumhuriyet Halk Partisi, kişilerin değil, ilkelerin partisidir. Ve bu ilkeler, affetmeyi, bütünleşmeyi, birlikte yürümeyi içerir.
Baba ocağının kapısı hep açık kalsın ama;
-yolsuzluklarla anılan devşirmeler,
- yasak aşk ilişkileriyle anılan devşirmeler,
- makamı zengin olma aracı olarak kullananlar,
-ekmek yediği çanağa pisleyenler kapıdan içeri dahi girmesin.
Facebook Yorum
Yorum Yazın